Çağımızın İnsanına Kendi İhtiyaçlarına Cevap Verecek Dinî Meseleler

Değerle Hemşehrilerim! Bu yazıyı okuyacak olanları da yayınlayacak olanları da tanımıyorum. Fakat elektronik postalar yoluyla Mevlam bizi ismen tanıştırdı. Böylece biz kardeş, vatandaş, hemşehri olmanın yanında bir de internet arkadaşı olduk.

Çağımızın İnsanına Kendi İhtiyaçlarına Cevap Verecek Dinî Meseleler
Çağımızın İnsanına Kendi İhtiyaçlarına Cevap Verecek Dinî Meseleler

Bu değerli ve hamiyetli kardeşlerimiz bizi her şeyden anında haberdar etme zahmetine katlanıyorlar. Böylece birliğimiz, birbirimize olan sevgi ve saygımız, bağlarımız daha da pekişiyor. Ben şu anda çok uzaklardayım. Azerbaycan’dayım. Fakat hemen her gün Bayburt’tan bir ziyaretçim var. Nasıl derseniz, e-mailime hemşehrilerimden gelen mesajlardan, derim.

Bu değerli kardeşlerimiz İlahiyatçı olduğumuzu bildirdiğimiz için benden dînî konularda bir şeyler yazmamı talep ettiler. Ben de onları kıramadım. Allah’a sığınıp yine O’na güvenerek söz verdim. İnşallah mahcup olmam.

Ben istiyorum ki, zaman zaman istediğim bazı konuları yazayım, bazen de sizden gelecek sorulara bildiğim kadarıyla cevap vereyim. Bilmediklerimi de öğreneyim. Bu duygularla bu gün bismillah deyip başlayalım.

Din ve Dindarlık

Herkes bilir ki din, insanların hayatlarını tanzim eden, davranışlarını kontrol eden hatta yönlendiren bir sistemdir. Bu manasıyla bakılırsa bütün hayat tarzları ve davranış kalıpları aslında dindir. Çünkü dinin anlamlarından biri de tutulan yoldur. Bu sebeple denilir ki, kâinatta dinsiz insan yoktur.

Zira herkes hayatını bir şekilde ve belli kalıplara göre yürütmektedir. Ancak tutulan her yol doğru mudur, atılan her adım insanı hedefine ulaştırır mı? İşte bu sorular sorulduğu zaman gerçek din kendini göstermektedir.

Hatta bu arada insanın dine ihtiyacı olup olmadığı, aklının ona yetip yetmeyeceği, peygamberlere ve kutsal kitaplara ihtiyaç olup olmadığı da sorulabilir. Fakat herkes bilmelidir ki, bu sorular dünya kurulandan beri hep sorulmuştur. Dine ve peygamber’e ihtiyaç olmadığını söyleyenler olmuş, sadece aklın bize yeteceğini iddia eden filozoflar, düşünürler gelmiş geçmiş ancak hiçbiri şu üç sorunun cevabını tatminkâr olarak verememiştir:

Biz nereden geldik? Niçin geldik? Nereye gideceğiz?

İşte bu soruların gerçek ve insanı tatmin eden cevaplarını İslam dini ve Peygamberler verdiği için insanlar dine bağlanmakta ve peygamberlere iman edip onları sevmektedirler. Demek istiyorum ki, din insanın su ve ekmek kadar vaz geçemeyeceği zorunlu bir ihtiyacıdır. Ancak hangi din ve nasıl bir dindarlık? Çünkü insanların dine ve dindarlığa bakışında zaman zaman öyle boşluklar ve yanlışlıklar olabilmektedir ki, rahmet olması gereken din zahmet olabilmekte, barışa götürmesi gereken din, kavgayı ve ihtilafı körüklemektedir.
İsterseniz bu ilk yazımı burada noktalayayım bundan sonraki yazıda bu konuları irdeleyeyim.

Allah’a emanet olun!