Besteci Mustafa AHISKALIOĞLU

Bayburtlu Besteci Mustafa Ahıskalıoğlu. Tüm Türkiye'nin bildiği Kara Basma İz olur türküsü Mustafa Ahıskalıoğlu'nun en bilenen eseridir.

Besteci Mustafa AHISKALIOĞLU
Mustafa AHISKALIOĞLU

FANİ DÜNYA

Bir araya gelin öldüğüm zaman

Bugün benim günüm demeyin aman

Çalışıyor saat geçiyor zaman

Sizde davetlisiniz dostlarım benim

****************************

Bugün bana yarın size gelecek

Sırası gelenler elbet ölecek

Bu toprak her yiğidi serecek

Musalla taşını elbet görecek

***************************

Beni hatırlarsanız sayın suçumu

Paylaşmayın benim ölüm acımı

Var olmayan alın tahtım tacımı

Rahat rahat koltuğumda oturun

***************************

Fani geldi geçti sonuca erdi

İyi ve kötüyü ne varsa gördü

Var olan dostlara halini sordu

Ne varsa söyleyin ukde kalmasın

***************************

Riyasız yalansız beni yâd edin

Günahlı günahsız beni şad edin

Var ise suçlarım beni affedin

Bağışlayın beni yaratanıma

Mustafa AHISKALIOĞLU

Kendi kültürünün uzmanı olan, Mustafa AHISKALIOĞLU, 1940 yılında Bayburt’un şeyh hayran mahallesinde dünyaya gelir. 10 yaşındayken Camii kebir mahallesine taşınırlar. Anne dedesi ve dayılarının Aşkale’ye göç etmesiyle Bayburt’tan kaçarak dayılarının yanında soluğu alır. Bu kaçış onun, dayısı Yusuf ÖKSÜZER’den, hem çok iyi marangoz ustası olmasını ve saz öğrenmesini sağlar. Dayıları Yusuf ve Hüseyin ÖKSÜZER’ in saza düşkünlüğü kendisini oldukça etkilemiştir. Dayısı Hüseyin ÖKSÜZER, Arif SAĞ’a ilk saz çalmayı öğreten kişidir. Maddi imkânsızlıklar okumasına mani olmuştur. 14 yaşında Bayburt’a döner. Yusuf dayısıyla 1954’de ortak marangozhane açarlar. 24 yaşında olan Yusuf dayısının, Mustafa ustaya güveni tamdır, çünkü yeğeni Mustafa, çok zeki olmasından dolayı küçük yaşta usta olmuştur ve saz çalmayı çok kısa sürede öğrenmiştir. İlk sazını 14 yaşında kendisi yapmış, Yusuf KIRICI’dan ders alarak saz çalmasını geliştirip yeteneğini ispatlayınca ilk kez o yıl 1954’de 14 yaşında Bayburtlu hemşerilerinin huzurunda sahneye çıkmıştır. Marangoz mesleğinde Bayburt’ta bir numaralı usta olmuştur. Abdurrahman KAYSERİLİ, askerde bir TRT sanatçısından saz çalmasını geliştirip gelince, 18 yaşında olan Mustafa arkadaşına, öğrendiklerini öğretir ve saz çalmasını iyice geliştirir. Döneminin Bayburt’ta en iyi saz çalan ustası olur. Mustafa AHISKALIOĞLU’nun  bir diğer özelliği, kendi kültürünü çok iyi araştırması, beste ve şiir yazmaya düşkünlüğüdür. Bu çalışmalar kendisinin, Bayburt en fazla eser kazandırmasını sağlamıştır. Yıllarca Erzurum radyosunda koro ve solo olarak Bayburt türkülerini seslendirmiştir. Bayburt’un kültürel faaliyetlerinde başrol oynamıştır.

1978 İSTANBUL’A GÖÇ EDİŞ, KIRILAN UMUTLAR VE HAYALLER

 Birçok arkadaşının İstanbul’un yolunu tutmasıyla, İstanbul’a göç eden Mustafa AHISKALIOĞLU, bütün birikimini inşaata bağlar, on bir daire, dört dükkânın bulunduğu bir bina amcasıyla yaparlar. 1978-1980 yıllarında devalüasyon olur, İstanbul’da, birçok müteahhit inşaatlarını yarım bırakır kaçar. Borç harç varını yoğunu satar “arkamdan kimseye şerefsiz dedirtmem” der inşaatı bitirir. İflas eder. Yeniden marangoz atölyesinde iş yapmaya başlar. Artık sık sık görüştüğü dostları, arkadaşları yanına uğramaz olur ve bir anda ortadan kaybolurlar. Bu da Mustafa ustaya çok koyar. Şanssızlıklar yakasını bırakmaz, dört kez atölyesi hırsızlar tarafından soyulur, kendi yaptığı iki adet sazını da götürürler. 1992 yılında atölyesi sele gider, yaptığı 150 adet mobilya kapılar, tüm malzeme, makineleri suyun altında kalır. Yazıhanesi dert ortağıdır, bestelediği türküleri teyp kasetine okur, yazdığı yüzlerce şiiri, TRT ile yazışmaları, Bayburt kültürüne ait dokümanları ve fotoğraf arşivi yazıhanesinde suya batar gider. Onu en çok üzen şey hatırlanmamasıdır.

Bayburt derneklerinin gözünün önündedir fakat görmezler, görmemezlikten gelirler.

Bir Bayburt gecesine, Mustafa ustaya, dernek başkanlarından bir kişi bilet satmak ister usta şöyle der “bileti alayım önemli değil, fakat sizlerin beni Bayburt folkloruna emeklerimden dolayı davet etmeniz gerekir” dernek başkanı söylediği manidardır “ herkesi davet edersek biletleri kime satacağız”

 TRT yetkilileri yapacakları, Bayburt kültürüyle ilgili televizyon programında, Mustafa AHISKALIOĞLU’nu da davet ederler, programın yapımcısı Fatoş hanım, telefon görüşmesinde “Mustafa amca türk halk müziğine ve Bayburt kültürüne katkılarınızı biliyoruz sizi mutlaka bu programda görmek istiyoruz” der. Daha sonra programın sunucusu Orhan HAKALMAZ, Mustafa ustayı arayarak “ Mustafa abi, neler yapabileceğimizi kararlaştıracağız dernek yetkilileriyle, prova yapacağız seninde onlarla gelmeni istiyorum” prova yapılacağı gün, Mustafa usta, dernek yetkililerine ve başkanlarına konuyu iletir, başkanlardan birinin sorusu “ seni kim davet etikti bizimle geliyorsun” olur.

Televizyonun canlı yayın yapacağı gün Mustafa usta, Ortaköy’ deki, TRT stüdyosuna gider kendisine protokolde oturacağı yer gösterilir, ismi yazılıdır koltukta. Kulise götürülür, sahneye ne zaman çıkacağı söylenir. Bir süre sonra yerine oturmak için gider bakar ki yerinde bir dernek başkanı, ismini yırtmış oturuyor, hiçbir şey söylemez kulise döner programın yapımcısı Fatoş hanıma  “ Fatoş hanım, yer ayırdığınızı söylediniz fakat ben göremedim” Fatoş hanım, ustanın elinden tutar “ gel amcacığım ben sana protokolden yer ayırdım” Fatoş hanım Mustafa ustanın, ismini yırtıp, koltukta oturan şahsa “ sizi buraya kim oturtu, yazıyı neden yırtınız, çabuk kalkın şu çuval oturakların bölümüne oturunuz”

Başbakanın katılacağı, Bayburt gecesinde, sanatçı Orhan HAKALMAZ, Mustafa ustayı, sahneye davet eder, birlikte türkü söylerler. Orhan HAKALMAZ, ustanın elini öperek “ çok zengin olabilirsiniz, makam mevki sahibi olabilirsiniz fakat kısa sürede unutulur gidersiniz. Mustafa AHISKALIOĞLU, gibi değerler yaptıkları eselerle 500 yılda geçse unutulmaz. Ustanın kıymetini bilin”

2007 yılında Bayburt Net sitesinde Mustafa AHISKALIOĞLU, Dede Korkut Şenliklerine neden çağrılmıyor? Anket yapılır. Birçok hemşerimiz katılması konusunda çağrıda bulunurken, şenlik komitesi yetkililerden bir kişi takma isimle yorumunu yazar “ Mustafa AHISKALIOĞLU’nu sanatçı olarak görmüyorum. Arkadaşım diyor ki zaten KARA BASMA İZ OLUR türküsünün onun olduğu nereden belli, şenliklere niye çağırılsın, ayakları yok mu? İlla davet mi edilecek, gelsin.”

Sitenin sahibi, Kadir KOÇ, kara basma iz olur türküsünün Mustafa AHISKALIOĞLU’ na ait olduğuna dair TRT’deki belgesini yayınlar. Ardından “EMANET” rumuzlu bir hemşerimiz konuyla ilgili bir yazı yayınlar, bu yazı Mustafa ustayı oldukça duygulandırır.

“Atölyem bodrum katta idi.1992 Yılında, sel baskınına uğradı. Tüm evraklarımı yazıhanemde dolapların içinde tutardım. Nota bilmediğim için teybe kayıt ettiğim birçok türküm, şiirim ve evraklarım yok oldu gitti Maddi zararı da cabası. Bu eserler hafızamda pek kalmadı. Eserler, suyla birlikte dibe battı. Fakat 50 kadar türküm hafızamda kayıtlı bunlardan 25- türkümü Bayburt kültürüne kazandırdığım bu 25 eserlerimin kadrini kıymetini bilen olmadı. Bu eserler benim değil arık, Bayburt’un, öz malı.  Hafızamda ki diğer  25-30 türküyü de, gün yüzüne çıkarmama gerek yok, çünkü ne türkülerimin ne de benim kadrimi kıymetimi bilen yok. Onları benimle birlikte mezara götüreceğim. Yanarımda şuna yanarım! Benim gibi birinden yararlanıp meyvelerimi toplayamadılar, kendilerini ön plana çıkarmak için beni taşladılar. Tabiî ki bunda iflas etmiş olmamın rolü büyük. Bana ait bir sözle konuyu bitireyim: Fakiri yemeğe götürmezler, zengini yemekten getirmezler”

Mustafa usta dediği gibi, 25-30 türküsünü ilgisizlikten dolayı 13.10.2009 tarihinde mezara götürdü. ALLAH mekânını cennet etsin.

Haber 69 Dergisi imtiyaz Sahibi Remzi KIRIK

 

Mustafa AHISKALIOĞLU’nu duygulandıran yazı.

EMANET & TANDIRBAŞI YAZILARI

BİZ BÖYLE DEĞİLDİK!...

Yöremiz insanının içtenliğine, misafirperverliğine diyecek söz yoktur.

Şehrimize yabancı-misafir gelse azami derecede ilgi gösterir, elimizden geldiği kadarıyla hizmette kusur etmeyiz.

Hele bu bir kamu görevlisi olursa...

Zamanla 'misafirperverlik' sınırlarını aşıp, yabancılara yağcılık ve yalakalık yapanlarımız da yok değildir hani...

Ama acı bir gerçektir ki, - her nedense - kendi değerlerimizi görmemezlikten gelir, küçümser, burun kıvırır geçeriz.

Bir türlü kendi gerçeklerimizi göremeyiz veya görmek istemeyiz...

Bu bizim tıynetimizde olan bir şey midir?

Düşünmeden edemem!...

Bu toprakların evlâtları okur, hekim olur, mühendis olur, öğretmen olur; yöresine hizmet etmeye gelir.

Başımız ağrısa kapılarını kırk kere aşındırırız.

İşimiz bitip; kazın ayağı azıcık yan basınca hemen sırtımızı döneriz.

Şehrimizin en deneyimli, en beyefendi diş hekimine gider tedâvi oluruz. Tedâvi giderlerini bile ödemeden sırra kadem basar; gıyâbında söylemediğimiz kem söz bırakmayız.

Hasbelkader kamu görevlisi olmuş, yöresine canla başla hizmet eden kendi çocuklarımıza, verdiğimiz eziyetin haddi hesabı yoktur.

En hafifinden, 'evden yetme...' diye küçümser dururuz...

Hayır, hayır!

Biz böyle değildik!...

*

Okumadan, araştırmadan, sormadan, anlamadan yapılan şu sözde tesbite bakar mısınız?

"Mustafa Ahıskalıoğlu'nu sanatçı olarak görmüyorum"

Türk Halk Müziği'ne yıllarını vermiş; sadeliği, içtenliği, duygusallığıyla yöremizin sesi olmuş; TRT Repertuarı'na eserler kazandırmış olan Sayın Mustafa Ahıskalıoğlu'nu sanatçı olarak görmemek?...

Nida Tüfekci hanımefendinin notaya aldığı, 'Kara Basma İz Olur' eserinin TRT Repertuarı'na 02306 numara ile kaydedilerek tescillenmiş olduğunu bilmeden böyle olumsuz bir yargıya varmak nâdânlık değil de ya nedir?...

Karanlık dünyaların, karanlık yüzlü türkücülerini(!) sanatçı(!) diye başımıza tac ederiz de; kendi yöremizin bestekârına çoktan hak ettiği ilgiyi neden göstermeyiz?...

Bu çok zor, bir iş midir?

Unutmayalım ki, Urfa yöremiz için 'Kazancı Bedih' lakabıyla tanınan Bedih Yoluk ne ise; Sayın Mustafa Ahıskalıoğlu da bizim için o, olmalıdır.

Hergün yozlaştırılmaya çalışılan Türk Halk Müziği'miz açısından, sosyal-kültürel değerlerimiz, kendi öz kimliğimiz açısından Remzi Çavuldak, Recep Kırıcı, Zakir Peksert, Abdullah Kayserilioğlu gibi değerlerimizi nasıl görmemezlikten gelebiliriz?...

Hayır, hayır!

Biz böyle değildik!...

*

Şimdilerde yeni bir nesil türedi:

Okumayan, sorgulamayan düşünmeyen; böcek misâli hazıra konmak isteyen, ırkî değerlerini inkâr eden bir nesil...

Kendi köküne, sözüne, diline kısaca kültürüne düşmanlık besleyen bir nesil...

İki yüzlü, aşağılık bir geleceğe tutsak olmuş yeni bir nesil...

Bu yeni neslin yaptığı tek şey: Aklını-fikrini 'mankurt'luğa özenircesine başkalarına kiraya vermek; iyi-kötü demeden 'biad' etmek...

Bu yeni nesil ne yazık ki; ekonomik, sosyal, kültürel değerleriyle birlikte kendi insanını satma metodlarını iyi öğrenmiş, kaypak siyasetçilere kul-köle olmayı güzel beceriyor...

Hayır, hayır!

Biz böyle değildik!...

*

Haksızlığın, yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin, vefasızlığın kol gezdiği bir dönemi yaşıyoruz...

Memleket aşk ve sevgisinin yok, dürüstlüğün emekli edildiği;ihanetlerin tavan yaptığı bir dönem!

Cennet ülke olmayı beklerken, 'cinnet panayırına' dönüşen bir ülke olduk....

 

Yine de yıkılmadık, dipdiri ayaktayız; çok şükür!

Yine de kendini bulmak için çırpınanların gayretleri boşa gitmeyecek!

Yine de bu toprakların yiğidi, yiğittir bilene!...

Konfeti yağmurları göze hoş görünse de, bir süre sonra ezilip yok olmaya mahkûmdurlar.

Ama yıldızların yere düştüğü hiç görülmemiştir...

*

Son söz!

Ne güzel buyurmuş, bir büyüğümüz:

"Kurban olam kadir, kıymet bilene!..."

EMÂNET

MUSTAFA AHISKALIOĞLU’NA AİT ESERLER

1-Mendilinde kar getir oy anam güzeller.(TRT)

2-Kara basma iz olur.(TRT)

3-Küp dibinde pastırma mavilim.(TRT)

4-Koçları vurdum dereye.(TRT)

5-Kuşburnu derde derman haydi.(TRT)

6-Güzel al giyinmiş alın üstüne.(TRT)

7-Kuşburnunun kurusu tarinnam.(mesam)

8-Bir serçe vurdum uçtu.(mesam)

9-Meyvelerden üç meyve var,(mesam)

10-Ulu cami direk ister.(mesam)

11-Hükümetin kapıları burmalı.(mesam)

12-Al yeşil giyinmiş sunalar bizim göllere konalar.(mesam)

13-Attım sandalyeyi otur sevdalım.(mesam)

14-Bir güzel geldi çeşme başına oy nidem.(mesam)

15-Elinde şiş var.(mesam)

16-Hacı bey beylerin beyi.(mesam)

17-Çalı koydum ocağa.(mesam)

18-Çimenli bahçede bulgur eliyor.(mesam)

19-Hep esirler geldi.(mesam)

20-Kalenin ardı bostan.(mesam)

21-Kemerin altından geçtim.(mesam)

22-Şu Urfanın dağlarından indirdiler ah ile.(mesam)

23-Tiliko taşta yatıyor.(mesam)

24-Gönül kuşu  inse konsa engine.(mesam)

25-Bir taş attım çegile.(mesam)