Ziyaîye Kütüphanesi ve Buradaki Kitapların Akıbeti
Tarihî yönden büyük bir zenginliğe sahip olan Bayburt'un aynı zamanda kültürel yönden de büyük bir birikimi olduğu bilinen bir gerçektir.
Bir toplumun kültürel varlığı, bireylerin eğitim düzeyleri ile alakalı olduğu gibi yaşadıkları şehirlerdeki kütüphanelerin dolayısıyla kitapların mevcudiyeti ile de yakından ilgilidir.
Türk toplumu olarak çok okumamaktan şikâyet eder dururuz. Geçtiğimiz Nisan ayında Bağımsız Eğitimciler Sendikası AR-GE birimi tarafından yapılan “Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı” adlı bir araştırma neticesi, bu husustaki durumumuzu ortaya koymaktadır. Raporda öne çıkan başlıklardan biri, Türkiye'de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitabın 235. sırada yer aldığı gerçeğidir. Araştırmanın en can alıcı noktalarından biri de istatistiklerin Türkiye'yi, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin arkasında göstermesidir. Rapora göre Japonya'da toplumun yüzde 14'ü, Amerika'da yüzde 12'si, İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okumaktadır. Türkiye'de ise bu oran ne yazık ki on binde 1 kişi dolayındadır.
Bu netice kitap ve kütüphane ile ne derece ilgili olduğumuzu ve niçin gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığımızı izah etmek için herhalde yeterli olacaktır. Bu karamsar tablodan sonra içimizi ferahlatacak bir şeyler yazmak kolay olur mu bilmem ama biz asıl konumuza geri dönelim.
Söz kitap ve kütüphaneden açılmışken aklıma, “ Acaba Bayburt'ta geçmişte insanların faydalanabileceği bir kütüphane var mıydı?” sorusu takıldı. Cevabını bulmak için biraz düşünürken, Doktora çalışmalarım esnasında yaptığım arşiv ve kaynak taramalarında rastladığım bazı belgeler gözüme ilişti.
Sonuçta Bayburt'ta bir değil tam iki kütüphanenin varlığına şahit oldum. Maarif salnamelerine göre, bunlardan biri Yakutiye camiinin hemen yanında yer alan Yakutiye medresesinin bitişiğinde, diğeri de yine aynı caminin başka bir cihetinde idi ve adı, kurucusu Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî'den ötürü Ziyaîye olarak anılıyordu.
Gümüşhanevî, 1813-1893 yılları arasında yaşayan meşhur mutasavvıf bir zattır. Peki bunun Bayburt'taki kütüphane ile ne ilgisi vardır derseniz onu da hemen söyleyelim.
Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi, dergâh mensupları arasında bir yardımlaşma ve borç sandığı kurarak ev ve iş yerlerinde kullanılmayan menkul servetleri bu sandıkta toplatmıştır. Sandıkta toplanan paralarla bir matbaa kurulmuş ve burada basılan eserler ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Aynı sermayeden tahsis edilen 500'er altınlık vakıflarla, İstanbul, Rize ve Of ile birlikte Bayburt'taki bu kütüphaneyi 1871 yılında tesis etmiştir. 1900 yılına ait maarif salnamesindeki verilere göre bu tarihte kütüphanede muhtelif konulara ait toplam 1.876 adet kitap bulunuyordu. Vakıf yoluyla işleri yürütülen kütüphanenin bir dönem mütevellilik görevini, son devir Osmanlı müderrislerinden Ferşad İbrahim Efendi yürütmüştür.
Bütün bunlardan sonra başlığımızın ikinci kısmına yani kitapların akıbeti meselesine gelebiliriz.
Acaba bu kitaplar şimdi Bayburt İl Halk Kütüphanesinin raflarında Bayburtlulara hizmet verir durumda mıdırlar? Yoksa başlarına bir iş mi gelmiştir. Soruş şeklinden anlamışsınızdır bu kitaplar yerinde durmuyorlar, zaten başlarına bir şey gelmiş olmasaydı bu yazı da kaleme alınmazdı.
Peki kitaplara ne oldu acaba? Lafı fazla dolandırmadan hemen söyleyeyim kitapları, I.Dünya Savaşı esnasında Ruslar alıp Tiflis'e götürmüşlerdir. Bilindiği gibi savaş sırasında 1916-1918 yılları arasında Bayburt Rus işgaline uğramış ve şehirde pek çok zayiat verilmiş, Ziyaiye kütüphanesi de bundan nasibini almıştır.
Savaş bittikten sonra kitapların geri getirilmesi noktasında birtakım çabalar olmuştur. Bunlardan en önemlisini yukarıda bahsettiğimiz Ferşad Efendi yapmıştır. Ferşâd Efendi dönemin Şark Ordusu kumandanı Kazım Karabekir Paşa'ya mektup yazarak kitapların tekrar Türkiye'ye getirilmesi için gayret gösterilmesini istemiştir. Ancak bütün bu çabalara rağmen geri getirilemeyen bu kitaplar günümüzde Rusya'nın Leningrad şehrinde bulunmaktadır.
Umudumuz bu eserlerin tekrar memleketimize getirilmesi ve insanlarımızın hizmetine sunulmasıdır.
Yazının başında toplumlar kültür düzeyleri ile kitap ve kütüphanelerin çok alakalı olduğunu söylemiştim. Rusların yaklaşık yüz yıl önce yaptığını, çok yakın zamanda A.B.D. Bağdat'ı işgali sırasında aynen tekrarladı. Nasıl Ruslar Ziyaîye kütüphanesindeki eserleri yağmaladıysa, Amerikalılar da ilk olarak Bağdat Müzesindeki eserleri kendi ülkelerine götürdüler.
Kütüphane ve müzeler acaba neden ilk hedef olarak seçiliyorlar? Milletlerin hafızası oldukları için mi? El cevap evet.
(Not: Gümüşhanevî hakkında detaylı bilgi için bkz. ; “Gümüşhanevî Ahmed Ziyaeddin”, DİA, XIV, İstanbul 1991.)
Yrd.Doç.Dr. Yunus ÖZGER
Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Eposta:yunusozger@yahoo.com