Ağlar Baba
Ağlar Baba 1880 yılında Bayburt'un Oruçbeyli (Siptoros) köyünde dünyâya gelmiştir. Asıl adı İrşâdî'dir. Babasın adı Ahmet Küşâdî, annesinin adı Ümmü Gülsüm'dür.
Soy kütüğü İnsanlığın İftihar Tablosu son elçi Peygamber Efendimize (s.a.v.) dayanmaktadır.Dedesinin adı da İrşâdî olduğu içün, dedesine Büyük İrşâdî, kendi ise dedesinden sonra madde âlemine geldiğinden kendisine Küçük İrşâdî denmektedir.
Dedesi Büyük İrşâdî Baba Hazretlerini görmemiş yalnız dedesi gibi, Üveysî babından içeri girdiğinden dedesi tarafından manen irşâd olmuştur. Dedesinden feyz-yâb olan Ağlar Baba hazretlerinin mana âlemindeki diğer mürşidi dedesini de etkileyen Erzincânlı Vehbi Hayyatî (Terzi Baba) Hazretleri'dir. Bunu bir çok şiirinde görmek mümkündür.
Dünyânın gavsıymış ol Vehbî Hayyât
Ol sultanı sana hem mürşîd etmiş
Yine başka bir şiirinde şöyle demektedir:
İki tek mürşidi dîl gözüm gördü
Vehbi Hayyatî'de dersimi verdi
Ağlar Baba günün hemen hemen birkaç saati dışında bütün zamanını ibâdetle geçirmiştir. Mahdûmu Ahmet Baba Hazretleri'nin anlattıklarına göre Ağlar Baba'nın zâhirde herhangi bir mürşidi yoktur. Yattığında bütün vücûdu ile tevhid çekmeye başladığını ve 13 yıl sürekli ağladığını yine Ahmet Baba Hazretleri söylemektedir. Yine bir şiirinde "Aşk-ı Rabbânî'ye düşer göz yaşı döken kişi" demektedir.
Ağlar Baba iki kez evlenmiş olup ilk hanımının ismi Sakine ikincisinin ise Suna'dır.
İçindeki öteler buudlu aşk ve bu aşkın gözyaşlarında tecellisi ile Ağlar Baba olarak anılagelmiştir. Şair, şiirlerinde de bu mahlası kullanmaktadır.
Ağlar Baba dünyada iken dünya namına her şeyin künhüne ermenin çok ötesinde, öteler ötesinin daha da ötesine sözcüklere sığdırılamayacak sırlara vakıf olmuştur. O Bayburt'un az bulunur manevî dinamiklerinden biri olarak sırrın tarihine damgasını vurmuş, her gönülde yer edinmiştir.
Ağlar Baba dedesi İrşâdî Baba'nın yarıda bıraktığı Kısas-ül Enbiyâ (Peygamberlerin Kıssaları) isimli eseri tamâmlamıştır. Miftâh-ul Kulûb, İnna Enzelna Sûresinin Tefsîri diğer eserleridir.
Ağlar Baba'nın şiirlerinin bir araya getirildiği çeşitli kitaplar bulunmakla beraber, bazı şiirleri de dergilerde yayınlanmıştır.
Şiirlerinde İrşâdî, Ağlar Baba, Ağlar Gülmez ve Bâkî mâhlaslarını kullanmıştır.
Ağlar Baba'nın şiirlerinde tasavvufî coşku had safhayı çoktan aşmış, dünyaüstü bir derinliğe ulaşmıştır. Onun her şiiri bir irşâd soluğu niteliğindedir. Devrinin samimi söyleyiş tarzına sahip şairlerindendir.
Ağlar Baba'nın şiirleri âyetlerle iç içedir. Bir çok şiirindeki esin âyetlerle süslenmekte ve daha bir etkileyicilik kazanmaktadır.
Şiirlerinde bütün bir İslâmî kültür bulunmakla beraber, acziyet ve mahviyet onu ziyâdesiyle etkileyen bir temadır. "Seyrettim âlemin nokta harfini" dizesiyle başlayan şiiri bunu açıkça göstermektedir.
O içindeki sonsuz aşkı ve gücü bütün her şeyi yaratan yüce Allah'tan almıştır. O'nun nûrunda yok olmuş ve onun nûrunda hayat bulmuştur. Bütün varlığını ve öz kul oluşunu o sürekli ağlaması ve cezbesi ile O'na borçludur. O'na teslim olmuş, O'nun aşkıyla yanmıştır. Her zaman O'nda olmak istemiş ve O'nda bulunmak uğruna, hep onda yaşamak adına her türlü meşakkate râzı olduğunu " Tek bulayım Mevlâ'm seni" şiirinde dile getirmiştir.
Gönül eri bu yüce şair ve Allah dostu 13 Temmuz1958 tarihinde bir kuşluk vakti dâr-ı bekaya irtihal etmiştir. Kabr-i şerifi Oruçbeyli köyünde dedesinin kabr-i şerifi yanındadır.